top of page

Kadim Küy Geleneği

Türkü yakmak... Bizim kültürümüze mahsus bu deyim ne de güzeldir. Bir şarkıyı seslendirmenin ötesinde, kulaklara dolan acı-tatlı sözler insanın her zerresini titretir yakılan türkülerde. Ocaklar yanar, dağlar yanar, yürekler yanar, türküler yanar... Bazen bir yangını söndürmenin yolu yeni bir ateş yakmaktır ya yanan ocaklar, kederle kavrulan yürekler de yakılan türkülerimizle söndürülmeye çalışılır. Bu yüzdendir ki her 18 Mart'ta Çanakkale türküsü dilimizden düşmez ya da 24 Kasım'da şehit öğretmenimiz Şenay Aybüke Yalçın anılırken Mağusa Limanı hep kulağımızın bir köşesinde çalar durur.


Bu ay yangının ana damarlarına doğru akıp Asya bozkırlarında özgürce koşan yılkılara kulak verip çoğu kişinin bihaber olduğu küy/kui geleneğiyle ve özgün bozkır ezgileriyle tanışacağız.



Geleneksel Kazak müziği bizdeki türkülere eşdeğer sözlü(vokal) ve küy geleneği etrafında toplanmış enstrümantal(ezgisel) olmak üzere iki kısma ayrılır. Küy geleneği kopuzu icat edip Türk şiir ve ezgilerinin de atası olarak kabul görmüş ilk ozanımız, Bilge Korkut Ata’ya dayanmaktadır. Kazakların daha çok dombra sazını Kırgızlarınsa Kopuz kullanarak oluşturdukları kui/küyler Orta Asya’nın engin ovaları kadar derin göllerinden, dik yamaçları kadar soğuk çöllerinden, konar-göçer yaşam tarzından ve savaşlarla yoğrulmuş Türk tarihinden beslenir. Havzası geniş bu bereketli sanat coğrafyasında küyşiler dombralarının toprak altını temsil eden baş kısmında toprağa göçmüş atalarını düşünerek ağıtlar çalarken toprak üstünü temsil eden orta kısmında ölülerine ayırdıkları anma bölümünü bitirip canlı insan duygularıyla devam ederler. Dombranın gökyüzünü temsil edip tiz sesler içeren saga(alt) kısmında ise küyşiler semavi duygularla birlikte bu şöleni sonlandırırlar.

-----------------------------------------------------------------


Anavatandan çadırları toplayıp Anadolu'ya akın akın gelirken kimimiz sırtında sadakla yayını taşıdı kimileriyse yükte hafif pahada ağır kopuzları sırtlanmıştı. Bu kopuzlar tel ve perde sayısı bakımından büyük bir gelişim göstermekle beraber bağlı olduğu geleneği hiçbir zaman unutmadı. Küyşilerin tartışları/küy tartys aşık atışmalarına dönüşürken tezenesiz çalım tekniği alevi dedelerinde şelpe olarak kendini gösterdi.


Aşık atışmalarında Adanalı sanatçıların Karacoğlan'ı anmadan yapamadıkları gibi küy tartışlarının da vazgeçilmez ozanı Kurmangazi'dir. Lafı fazla uzatmadan beğeneceğinizi umduğum bir küy atışması dinleyelim.



Video hakkında ne düşündüğünüzü çok merak ediyorum. Günlük hayatın onca karmaşası arasında sizden bir sanat kaygısı beklemem çok zor ama bağlama sevdalısı biri olarak bu kadar hızlı eller karşısında buna hayran olmamak elde değil. Doğaçlama olmanın verdiği özgürlük küyşilerin tellerin şehrinde dolaşmasına ve aşina olduğumuz sokaklarda yeni saraylar keşfetmesine olanak tanıyor. Tartışı Kırgız kopuzcu Zakirbek Duıshenbek Uulu Kazak dombracı Yerzhan Zhamenkeyev'den aldığı dombra ile Kurmangazi'nin bestelediği Adai/Aday küyünü çalarak bitiriyor.


-------------------------------------------------------------------


Kazakistan'da küy ustaları genellikle bilinir. Bizdeki klasik türk musikisi gözüyle bakılıp küyler bestecileriyle bilinir. Anonim küyler azınlıktadır. Bu durum Kırgızistan için de geçerlidir. Bu nedenle 19. asırda yaşamış bir besteci olan Kurmangazi'nin eserleri halen daha toyların vazgeçilmezi olmayı sürdürmektedir. Bunda Kurmangazi'nin açtığı okulda yetiştirdiği öğrencilerin de çok büyük katkısı vardır. 70 yıllık ezici sovyet rejimine rağmen Kazak, Kırgız, Özbek gibi eski Türk kültürünün mirasçısı halkların küy geleneğine olan bu düşkünlükleri takdire şayandır.


Kazak balalarının kültürlerine olan düşkünlüğünün heyecan verici bir kanıtı olan bu videoda gençler aile meclislerini Aday küyü ile dolduruyorlar.










Son olarak Türk dünyasını yakından araştıran çok değerli sanatçımız İrfan Gürdal'ın küy geleneğini özetleyen bir anısıyla yazımızı bitiriyoruz.


"Gezilerimden birinde bir Türkmen üstadımız bana 'Sizin felsefe müziğinizden bir örnek verir misin?' diye sordu. Tabi Anadolu'da 'felsefe müziği' diye bir tarzı biz bilmiyoruz. 'Abi neyi kast ediyorsun ?' dedim. Söyleyeyim dedi;


Birincisi sözsüz olur. İki; hangi kültürden insan dinlerse dinlesin ondan etkilenir, evrensel bir ifade gücü vardır. Üç; ümitli bir hüzün duygusu verir. "


Kaynakça:


ONAT, Hüseyin Geleneksel Kazak Müziği İcracıları ve Performans Özelliklerinin Performans Teori Açısından İncelenmesi




126 görüntüleme

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page